TARAS SHEVCHENKO IX-International Congress on Social Sciences, Lutsk, Ukraine, 14 - 15 August 2023, no.2023, pp.328-338, (Full Text)
Güvenli alanlarda barınma gereksinimi, Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinde ikinci basamakta yer almaktadır. Bu gereksinim insanoğlunun var oluşundan itibaren mekânsal karşılıklarını bulmuştur. İlk olarak mağara içi barınma eylemi ile başlayan güvenli mekânların kurgusu, gelebilecek olan dış tehlikelerden korunmak adına süreç paralelinde yeraltına yönelmiştir. Teknik ekipman ve bilgi deneyimi bakımından yeterli donanıma sahip olmayan insanoğlu, öncelikli olarak doğanın hazır olarak sunduğu coğrafi konumdan faydalanarak güvenli barınma alanlarını oluşturmuştur. Süreç içerisinde gelişen teknoloji ve yapım sistemlerinin de faydacı etkisi ile farklı ihtiyaçlara yönelik yeraltı mekânları oluşmuştur. Çalışmanın ana hedefi, güvenli yeraltı mekânlarından gelecekteki şehir yapılanmalarına geçiş sürecinde mekânsal paradigmaların nasıl değiştiğini incelemektir. Çalışmanın birinci bölümü, tarihsel süreç içerisinde oluşum gösteren sistematik ilişki biçimine sahip yeraltı şehirlerine odaklanmaktadır. Değerlendirilen yeraltı şehirlerinin; kullanım gereklilik nedenleri, mekânsal organizasyonları ve mekânsal bileşenleri incelenmiştir. İnceleme, sürece dayalı değişim gösteren ortak bileşenler ve mekânsal değişim ilişkileri üzerinden ele alınmıştır. Teknoloji ve iletişimin kırılma sınırını oluşturan 2000’li yıllar, dijital çağın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Küreselleşen dünya düzeni içerisinde bilgi ve teknoloji, insanların kolay ve hızlı erişimine açık hale gelmiştir. Yeni yüzyıl düzeni ile nüfus artışı, küresel iklim değişiklikleri, siyasal dünya düzeni ve iklim krizi gibi farklı nedenlere dayalı göç ve barınma problemleri gelişmiştir. Güvenlik ihtiyacı önemli bir ölçüt olarak geleceğin güvenlikli şehirlerinin birincil ihtiyacı olarak ortaya çıkmaktadır. Şehir ve bölgesel/alansal ölçekte tasarlanan fütüristik şehirler, hem yeraltı hem de korunaklı yeryüzü mekânlarına atıfta bulunmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde dijital çağın başlangıcı ile tasarlanan güvenli mekânlar ele almaktadır. Değerlendirme yöntemi birinci bölümün değerlendirme ölçütleri ile eşdeğer tutulmuştur. Çalışma yönteminde literatür ve çevrimiçi kaynaklardan yararlanılmıştır. Her bölüm kendi içerisinde tablolama yöntemi ile değerlendirilmiştir. Yapılan incelemeler sonucu, yeraltı mekânlarının değişim ve ilişkileniş biçimlerinde; toplumsal oluşum ve yaşam biçimlerinin etkisi altında, güvenlikli mekânlar ihtiyacı ve önlem almaya yönelik tasarımlar görülmektedir. Çalışma, geçmiş süreç üzerinden deneyimlenen yeraltı mekânlarının, gelecekteki şehir yapılanmalarına geçiş sürecinde var olan mekânsal paradigmalardaki değişiklikleri anlamak üzerine bir bakış açısı sunmaktadır. Sürecin dinamiğini etkileyen mekânsal çıkarımlar ile yapılan geniş ölçekli araştırmaların, tasarımcılara gelecekteki şehirlerin daha güvenli, verimli, sürdürülebilir ve yaşanabilir olmasına katkıda bulunacağı ön görülmektedir. alanlarda barınma gereksinimi, Maslow ihtiyaçlar hiyerarşisinde ikinci basamakta yer almaktadır. Bu gereksinim insanoğlunun var oluşundan itibaren mekânsal karşılıklarını bulmuştur. İlk olarak mağara içi barınma eylemi ile başlayan güvenli mekânların kurgusu, gelebilecek olan dış tehlikelerden korunmak adına süreç paralelinde yeraltına yönelmiştir. Teknik ekipman ve bilgi deneyimi bakımından yeterli donanıma sahip olmayan insanoğlu, öncelikli olarak doğanın hazır olarak sunduğu coğrafi konumdan faydalanarak güvenli barınma alanlarını oluşturmuştur. Süreç içerisinde gelişen teknoloji ve yapım sistemlerinin de faydacı etkisi ile farklı ihtiyaçlara yönelik yeraltı mekânları oluşmuştur. Çalışmanın ana hedefi, güvenli yeraltı mekânlarından gelecekteki şehir yapılanmalarına geçiş sürecinde mekânsal paradigmaların nasıl değiştiğini incelemektir. Çalışmanın birinci bölümü, tarihsel süreç içerisinde oluşum gösteren sistematik ilişki biçimine sahip yeraltı şehirlerine odaklanmaktadır. Değerlendirilen yeraltı şehirlerinin; kullanım gereklilik nedenleri, mekânsal organizasyonları ve mekânsal bileşenleri incelenmiştir. İnceleme, sürece dayalı değişim gösteren ortak bileşenler ve mekânsal değişim ilişkileri üzerinden ele alınmıştır. Teknoloji ve iletişimin kırılma sınırını oluşturan 2000’li yıllar, dijital çağın başlangıcı olarak kabul edilmektedir. Küreselleşen dünya düzeni içerisinde bilgi ve teknoloji, insanların kolay ve hızlı erişimine açık hale gelmiştir. Yeni yüzyıl düzeni ile nüfus artışı, küresel iklim değişiklikleri, siyasal dünya düzeni ve iklim krizi gibi farklı nedenlere dayalı göç ve barınma problemleri gelişmiştir. Güvenlik ihtiyacı önemli bir ölçüt olarak geleceğin güvenlikli şehirlerinin birincil ihtiyacı olarak ortaya çıkmaktadır. Şehir ve bölgesel/alansal ölçekte tasarlanan fütüristik şehirler, hem yeraltı hem de korunaklı yeryüzü mekânlarına atıfta bulunmaktadır. Çalışmanın ikinci bölümünde dijital çağın başlangıcı ile tasarlanan güvenli mekânlar ele almaktadır. Değerlendirme yöntemi birinci bölümün değerlendirme ölçütleri ile eşdeğer tutulmuştur. Çalışma yönteminde literatür ve çevrimiçi kaynaklardan yararlanılmıştır. Her bölüm kendi içerisinde tablolama yöntemi ile değerlendirilmiştir. Yapılan incelemeler sonucu, yeraltı mekânlarının değişim ve ilişkileniş biçimlerinde; toplumsal oluşum ve yaşam biçimlerinin etkisi altında, güvenlikli mekânlar ihtiyacı ve önlem almaya yönelik tasarımlar görülmektedir. Çalışma, geçmiş süreç üzerinden deneyimlenen yeraltı mekânlarının, gelecekteki şehir yapılanmalarına geçiş sürecinde var olan mekânsal paradigmalardaki değişiklikleri anlamak üzerine bir bakış açısı sunmaktadır. Sürecin dinamiğini etkileyen mekânsal çıkarımlar ile yapılan geniş ölçekli araştırmaların, tasarımcılara gelecekteki şehirlerin daha güvenli, verimli, sürdürülebilir ve yaşanabilir olmasına katkıda bulunacağı ön görülmektedir.