NATO’nun Siber Tehditlerle Mücadelesinde Kolektif Savunma Anlayışının Sınırları Hakkında Ukrayna Krizi Üzerinden Bir Değerlendirme


Renda K. K.

VI. MÜLKİYE ULUSLARARASI İLİŞKİLER KONGRESİ, Ankara, Türkiye, 13 - 14 Ekim 2022, ss.22-24

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.22-24
  • Hacettepe Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Fidye yazılımlar, internette dijital hırsızlık ve dolandırıcılık, hassas

bilgilerin sızdırılması, kişisel ve özel verilere yasa dışı erişim ve uygunsuz

kullanım, sosyal medya aracılığıyla dezenformasyon kampanyaları, bilgisayar

sistemlerine ve veritabanlarına zarar vererek kritik altyapıların işleyişini felç

etme siber tehditlerin tipik örnekleridir. Siber tehditler sanal bir alandan

kaynaklanır, ancak maddi/fiziksel dünya üzerinde etkileri vardır. Siber alanda

siber saldırılara karşı savunmada tek bir zayıf noktanın olması, hayati verileri,

kişisel bilgileri ve kritik altyapıları koruma çabalarını etkisiz ve beyhude hale

getirir. Siber alanda ortaya çıkan bu yeni tehditler hem devletlerin hem de özel

şirketlerin, sıradan insanların ve uluslararası kuruluşların veri ve enformasyon

güvenliğini tehdit etmekte, temel kamu hizmetlerinin düzgün şekilde

sağlanmasını engellemekte ve hatta askerî operasyonların başarıyla ifa

edilmesini zorlaştırmaktadır. Bu sebeplerden dolayı sadece devletler veya özel

şirketler değil NATO gibi üyelerine kolektif savunma sağlamakla yükümlü bir

uluslararası kuruluşlar da siber güvenlik tehditlerine karşı stratejiler

geliştirmektedir. NATO’nun siber güvenlik stratejileri sadece NATO’nun kendi

enformasyon çevresini ve altyapısını korumak odaklı değildir. Ek olarak,

üyelerin herhangi birine yapılacak siber saldırıları engellemek ve karşı koymayı

da içermektedir.

Bu bağlamda bu çalışmanın temel amacı, NATO’nun kolektif savunma

anlayışının siber tehditler söz konusu olduğunda nasıl yorumlandığını ve

uygulandığını incelemektir. Bunu yaparken öncelikle NATO’nun siber güvenlik

politikasının evriminden kısaca bahsedilecektir. Sonra NATO’nun kolektif

savunma anlayışının hukuki altyapısını oluşturan 5. maddenin siber güvenlik

alanında nasıl yorumlandığı ele alınacaktır. Son kısımda ise Ukrayna krizi

süresince NATO ülkelerine yapılan siber saldırılar ve buna karşı NATO’nun

tutumu irdelenecektir. Bu çalışmanın temel argümanı NATO’nun siber güvenlik

söz konusu olduğunda stratejik muğlaklığı tercih ettiği, ancak Ukrayna kriziyle

birlikte stratejik muğlaklık yaklaşımının değişmeye başladığıdır.

NATO gündemine siber güvenlik ve siber tehditler 2002 Prag Zirvesi ile

girmiştir. Ancak NATO’nun siber güvenlik konusuna daha fazla önem

atfetmesine sebep olan olay Nisan 2007 tarihinde Estonya’ya gerçekleştirilen

siber saldırılardır. Bu saldırılar hem kamu kuruluşlarının hem de özel şirketlerin

internet sayfalarını erişilemez hale getirmiştir. Bu saldırıların Rus devleti

tarafından Estonya’daki Sovyet döneminden kalma heykellerin kaldırılmasına

karşılık olarak organize edildiği iddia edilmektedir. Estonya’ya yapılan saldırılar

sonucunda NATO siber güvenlik politikasının temellerini Ocak 2008 tarihinde

atmıştır. 2010 yılında kabul edilen NATO Stratejik Konsepti’nde NATO’nun

siber güvenlik politikasını geliştireceğine vurgu yapılmıştır. 2014

gerçekleştirilen Galler Zirvesi’nde ise NATO üyeleri siber güvenliğin

NATO’nun başlıca görevlerinden biri olarak kabul etmişlerdir. Kolektif

savunma, kriz yönetimi ve işbirlikçi güvenlik NATO’nun temel görevleridir.

2016 yılındaki Varşova Zirvesi’nde NATO üyeleri siber uzayı kara, hava ve

deniz gibi operasyonel alan olarak kabul etmişlerdir. Siber uzayın operasyonel

alan olarak kabul edilmesi neticesinde kolektif savunma görevinin kapsamı siber

tehditleri içerecek şekilde genişletilmiş oluyordu. 2021 yılındaki Brüksel

Zirvesi’nde NATO’nun siber tehditleri caydırmak, bunlara karşı üyelerini

savunmak ve bu tehditlerle mücadele etmek için elindeki tüm imkânları hem

barış hem de çatışma zamanlarında kullanması kabul görmüştür. Bazı yazarlar

Brüksel zirvesinde kabul edilen bu yaklaşımla birlikte NATO’nun her türlü siber

tehditle daha agresif şekilde mücadele edeceği ileri sürülmektedirler.

Siber saldırıları gerçekleştiren eğer bir devlet ise bu devlete nasıl karşılık

verilmelidir? Bilindiği gibi Kuzey Atlantik Örgütü Antlaşması’nın 5. maddesi

üyelerden birine yapılan saldırıyı diğer üyelere de yapılmış kabul etmektedir. Bu

sayede NATO caydırıcılık vazifesini kolektif hareket ederek yerine getirmeye

çalışmaktadır. Tabii ki NATO’nun caydırıcılık gücünü tamamlayan üye

devletlerin sahip oldukları nükleer silahların varlığı ve bu silahların gerektiğinde

kullanılması için var olan siyasal iradedir. NATO, Soğuk Savaş boyunca Varşova

Paktı ülkelerinden gelebilecek tehditlere karşı 5.maddeye dayanarak varlığını

sürdürmüştür. Ancak 11 Eylül olayları sonucunda NATO’nun tarihinde ilk defa

5. madde işletilmiştir.

Siber saldırılar söz konusu olduğunda 5. maddenin uygulanması konusu

NATO üyeleri arasında fikir ayrılıklarına sebep olmaktadır. İngiltere’nin tutumu

siber saldırıları devlet egemenliğine yapılmış saldırılar olarak nitelendirmekten

kaçınmakken, Fransa bu tür saldırıların devlet egemenliğine ve ulusal güvenliğe

tehdit oluşturduğunun altını çizmektedir. Siber saldırıları yapanların tespit

edilmesi hususunda teknik sorunların varlığının devam etmesi, devletlerin

taşeron bilgisayar korsanları eliyle siber saldırıları organize etmeleri 5. maddenin

uygulanmasını zorlaştırmaktadır. Bunlara ek olarak NATO Genel Sekreteri

Stoltenberg’in 2018’deki bir konuşmasında belirttiği gibi siber güvenlik alanında

NATO’nun stratejik muğlaklığı tercih etmesi demek NATO’nun hiçbir şekilde

siber saldırılara cevap vermeyeceği anlamına gelmemektedir. Stoltenberg’e göre

verilecek karşılığın şekli askerî değil, siyasi, ekonomik ve siber olabilir. Öte

yandan, 5.madde kapsamında değerlendirilmeyecek siber saldırılara dahi karşılık

verilebilir. 2021 Brüksel Zirvesi’nde alınan karara göre de siber saldırılar her

duruma göre ayrı ayrı değerlendirecektir.

Bu stratejik muğlaklık yaklaşımının Ukrayna krizinde nasıl uygulandığını

incelemek bu çalışmanın odak noktasıdır. Bu çalışmada Şubat 2022’de başlayan

Ukrayna krizi süresince Rusya tarafından gerçekleştirilen siber saldırılara

değinilecek ve bu saldırılara karşı NATO’nun nasıl bir tavır ortaya koyduğu

tartışılacaktır. Bunu yaparken NATO’nun 5. maddesinin yorumlanması, siber

saldırının tanımlanması ve siber saldırıları gerçekleştirenin belirlenmesi

tartışmalarına da değinilecektir. Böylece NATO’nun siber tehditler söz konusu

olduğunda stratejik muğlaklığı mı yoksa kolektif savunmayı mı öncülediği

sorusuna cevap verilecektir. Sonuç olarak, bu çalışma siber tehditlerle

mücadelede NATO’nun tutumunun stratejik muğlaklıktan stratejik çevikliğe

evrilip evrilmediğini ortaya koymaya çalışacaktır.