Since the end of the Second World War, the relations between Australia and China have been important for the economic development, security, and stability of the Asia-Pacific region. In line with the developments and changes seen during the Cold War period, Australia has adopted the policy of a “Two Chinas” and then “the One China” since the 1970s. Political and ideological conflict has been replaced by bilateral economic and commercial interests by way of the rising economic and trade relations between Australia and China. However, in the post-Cold War period, especially with its WTO membership, China has gained the ability to further increase its economic power and become increasingly tougher in its foreign policy. Australia, which has begun to regard China's military expansion in the South China Sea as a threat to its national security, has been inclined to participate in the balance policy and security pacts developed by the US that has similar security concerns against China in the region. However, the fact that rising China plays an important role in Australia's economic development causes a long-standing "dualism" between China and the US in Australian foreign policy. Being aware of China's historical foreign policy approach and the "Grand Strategy", which has been more visible with its increasing military and economic power in the new period, Australia has started to adopt security approaches. It is seen that Australia acts to improve relations with China economically and to strengthen its relations with the US in terms of security. In this context, this article provides an in-depth look at Australia's current diplomatic relations with China within the framework of China's Grand strategy and analyzes the factors that could set the tone of those relations. Thus, possible future scenarios between the two countries clarify.
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avustralya ile Çin arasındaki ilişkiler Asya-Pasifik bölgesinin hem ekonomik kalkınması hem güvenliği ve istikrarı için önem taşımıştır. Soğuk Savaş döneminde yaşanan gelişmeler ve görülen değişimler doğrultusunda Avustralya önce iki Çin ardından da 1970’lerden itibaren tek Çin politikasını benimsemiştir. Avustralya ile Çin arasında ekonomik ve ticari bağların gelişmeyle birlikte, siyasi ve ideolojik çatışmanın yerini ikili ekonomik ve ticari çıkarlar almıştır. Ancak Soğuk Savaş sonrası dönemde özellikle Çin’in ekonomik gücünü daha da artırma kabiliyeti kazandığı DTÖ üyeliğiyle dış politikasında giderek sertleşmiştir. Çin’in Güney Çin Denizi’ndeki askeri genişlemesi ulusal güvenliğine tehdit olarak görmeye başlayan Avustralya, benzer şekilde güvenlik kaygıları taşıyan ABD’nin bölgede Çin’e karşı geliştirdiği dengeleme politikasına ve güvenlik paktlarına katılmaya hevesli olmuştur. Ancak yükselen Çin’in Avustralya’daki ekonomik kalkınmasında ciddi bir lokomotif görevi üstlenmesi, Avustralya dış politikasında Çin ile ABD arasında uzun süredir devam eden bir “ikiciliğe” neden olmaktadır. Özellikle Çin’in tarihsel dış politika anlayışını ve yeni dönemde artan askeri ve ekonomik gücüyle daha görünür olan “Grand Strategy” farkında olan Avustralya, güvenlikçi yaklaşımlar benimsemeye başlamıştır. Çin ile ekonomik olarak ilişkileri geliştirmek ve güvenlik açısından ABD ile ilişkisini güçlendirmek şeklinde hareket etmektedir. Bu bağlamda bu makale, Çin’in Grand (Büyük) stratejisi çerçevesinde Avustralya'nın Çin ile mevcut diplomatik ilişkilerine derinlemesine bir bakış sunarak ilişkilerinin gidişatını belirleyebilecek faktörleri analiz etmektedir. Böylece iki ülke arasındaki gelecekteki olası senaryolar açıklığa kavuşmaktadır.