1st International Rural Tourism and Development Congress, Bursa, Türkiye, 4 - 06 Mayıs 2017, ss.120
Anadolu coğrafyası gerek
iklimi gerek toplumsal altyapısı ile kültür turizminin işleyişinde devamlı bir odak
noktası haline gelmiştir. Anadolu’nun kuzey-batısında ‘Prusa’ adı ile kurulan ve Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti olan
Bursa, bugün Türkiye’nin gelişmiş sanayi kentlerinden biri olarak
bilinmektedir. İçerdiği bu çok katmanlı kent yapısı yanısıra yüzyıllardır güçlü
bir yönetim ve ticaret merkezine sahip bu kent, mimarisi ile tarihi bir değer
taşır. Bulunduğu konum nedeniyle de Anadolu’nun İstanbul’a ve Avrupa’ya açılan
kapısı haline gelen Bursa’nın tarihi kent merkezi ve kırsalında farklı dönemlerde
inşa edilmiş yapı türleri yanısıra zengin bir peyzaj mevcuttur. Uludağ’ın
eteklerinde doğu-batı aksında genişleyen bir Osmanlı kenti niteliğindeki
Bursa’nın yakın çevresindeki kırsal yerleşimlerde de geleneksel konut
örneklerine rastlanmaktadır. Kentin planlamasında alınan kentsel koruma
kararları, zamanla kırsaldaki turizm faaliyetlerinde de kendini göstermiştir. Osmanlı’nın
kurduğu ‘kent-vakıf-köy’ ilişkisinin temsili bir örneği olan Cumalıkızık Köyü
de, Bursa çevresinde ilk kültür turizminin doğduğu kırsal yerleşimlerden birisi
olmuştur. Öyle ki, 2014 yılında, kent merkezindeki Sultan Külliyeleri ve Hanlar
Bölgesi ile birlikte UNESCO Dünya Miras Alanları Listesi’ne girmiştir. Kent
merkezindeki tarihi dokunun korunmasına yönelik gelişen yenilikçi yaklaşımlar,
zamanla kırsaldaki turizm faaliyetlerinde de kendini göstermiştir. İçerdiği anıtsal
yapıların yanı sıra geleneksel konut dokusunun da hala okunabildiği birçok kırsal
alan, bugün benzer turistik faaliyetlere ev sahipliği yapmaktadır. ‘Kültür Turizmi’,
kırsal alanların korunması ve özellikle yerel halkın korumaya dair
farkındalığının artması açısından olumlu bir etkiye sahiptir. Ancak, turizme
yönelik hizmet sektörünün ihtiyaçları doğrultusunda bugün özgün geleneksel
mimaride ve peyzajında fiziksel değişiklikler gözlenmektedir. Bu çalışmada
kültür turizminin kırsal alanlardaki geleneksel mimariye etkilerinin
aktarılması amaçlanırken, Bursa çevresindeki kırsal mimarinin yaşadığı fiziksel
değişimler Misi, Gölyazı ve Tirilye üzerinden örneklendirilmektedir.
Anatolian territory is
under interest of cultural tourism, since hosting various civilizations within
its climatic quality. Bursa, founded at the north-east of Anatolia under the
name of ‘Prusa’ and grown into the first capital of Ottoman Empire, is
currently known as one of the industrialized cities of Turkish Republic. In
addition to this multi-layered character, this city also possesses both
managerial and commercial authority. It has been a gateway in between Anatolia
and Europe, due to its location, which also causes variety in building
character of Bursa, together with their landscape. Most importantly, there are
dwellings standing still in the villages, which were settled along the
foothills of Mountain Uludağ. Urban conservation decisions taken in new
development plans also influences touristic activities in rural areas of Bursa.
For instance, there is one village, Cumalıkızık, in
which first attempts for cultural tourism appeared, represents relation in
between ‘city, wakf system and village’ and is accepted as one of the UNESCO
World Heritage Sites (WHS) in Bursa, together Sultan Complexes and Historic
Commercial Center, in 2014. Nowadays, there are recently many rural areas
around Bursa, comprising historic buildings and their surrounding landscape. ‘Cultural Tourism’ supports sustainability of rural
architecture as providing public consciousness in conservation of historic
villages. Besides, many implementations mostly transform their traditional
texture physically, due to the new requirements of service industry in tourism.
Therefore, this study aims to describe effects of cultural tourism into
immovable heritage in rural areas of Bursa, while giving examples of physical
changes observed in its surrounding historic rural settlements; Misi, Gölyazı
and Tirilye.