Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, aynı anonim şirket tarafından alınan iki genel kurul kararının, aynı hukuka aykırılık gerekçesiyle yokluğunun tespiti istemlerine ilişkin olarak kararlardan birinin yokluğunun tespitine, diğerinin ise yokluğunun tespiti isteminin reddine hükmedilen ilk derece mahkemesi kararlarını onamıştır. Kararların farklı yönlerde oluşmasının gerekçeleri; yokluğun tespitinin işlem güvenliği endişeleri bağlamında yerindeliği, yokluğun tespitinde hakkın kötüye kullanılması yasağının sınır teşkil edip etmediği, ticaret sicilinin iyileştirici etkisinin gündeme gelme olasılığı ve hukuki görünüşe güven ilkesinin üçüncü kişilerin kazanımlarının korunmasına etkileri ekseninde tartışılmıştır. Anonim şirket genel kurul kararlarının hükümsüzlüğüne ilişkin TTK hükümleri ve gerekçeleri uyarınca çalışma konusu kararların alınma süreçlerindeki hukuka aykırılığın yokluktan ziyade butlana, hatta biri bakımından yalnızca iptal edilebilirliğe sebebiyet vereceği; hükümsüzlük türlerinin bu şekilde belirlenmesi halinde iki uyuşmazlıkta da hakkın kötüye kullanılması ihtimalinin değerlendirilebileceği, takdirin yokluk yaptırımından yana kullanılması ihtimalinde dahi anonim şirket genel kurul kararlarının yokluğunun tespiti özelinde, olası hakkın kötüye kullanılması hallerinin göz önünde bulundurulabileceği; genel kurul kararlarından biri açısından sicilin iyileştirici etkisinden bahsolunamazken yokluğunun tespiti istemi reddedilen sermaye artırımı kararının tescilinin iyileştirici etkiye vücut vereceği ve yalnızca sermaye artırımı kararı bağlamında, tescil edilen karara istinaden şirketle işlem yapan üçüncü kişilerin kazanımlarının hukuki görünüşe güven ilkesi çerçevesinde korunması gerektiği sonuçlarına ulaşılmıştır.
The 11th Civil Chamber of the Court of Cassation upheld the two lower court decisions: one being on the non-existence, and the other being on the rejection of a claim of non-existence of two general assembly resolutions. Both resolutions were claimed to be unlawful based on the breach of the same legal rule. In this paper, possible reasons for the varying decisions will be examined. Pursuant to the provisions of the TCC and their corresponding preambles, failure to abide by a procedural rule would amount to a lighter sanction than non-existence. Additionally, breach of legal rules regarding capital increase should only amount to annulment. If the invalidity types are determined as such, an abuse of right defense could undoubtedly be considered. However, even in a possible case of non-existence, the specificities of an individual case may legitimize the consideration of an abuse of right defense. Moreover, entry to the trade registry of the capital increase resolution would remedy its unlawfulness. Finally, the principle of trust in legal appearance dictates that the entitlements of the third parties should be protected.