Hiperimmünglobulin E Sendromu Tanılı Hastalarda Immünfenotipik Değerlendirmeye Ek Olarak Lenfoid Hucre Ve Nötrofillerde Retinoik Asit Ve Anti-Il23 Uyarımı Ile Ilişkili Gen Ekspresyon Analizi


Çağdaş Ayvaz D. N. (Yürütücü)

TÜBİTAK Projesi, 2023 - 2026

  • Proje Türü: TÜBİTAK Projesi
  • Başlama Tarihi: Nisan 2023
  • Bitiş Tarihi: Nisan 2026

Proje Özeti

Hiperimmünoglobin E sendromu (HİES) yükselmiş serum IgE seviyeleri, eozinofili ve tekrarlayan deri ve akciğer abseleri ile karakterize multiorgan tutulumu yapan, atopik egzema başta olmak üzere alerjik bulguların da eşlik ettiği bir primer immün yetmezliktir

Hiperimmunglobulin E sendromunun ülkemizde en sık görülen nedenleri arasında otozomal resesif (OR) kalitim gosteren biallelik DOCK8 eksikliği ve otozomal dominant (OD) kalitim gosteren bir transkripsiyon faktörü olan STAT3’ün heterozigot mutasyonları yer almaktadır.

               IL6ST (GP130) ve ZNF341 gen defektlerinin de HIES`ten sorumlu olduğu belirlenmiştir. IL-6’nın hücre zarı reseptörünün alt ünitesi olan IL6ST (gp130)’nin mutasyonu IL6ST eksikliğine neden olur. HİES’e neden olan bu yeni defekt dünyada toplam iki hastada rapor edilmiş olup bu hastalardan biri grubumuz tarafından tanımlanmış ve rapor edilmiştir.

OR HİES’te kombine immün yetmezlik bulgularına ilaveten ağır atopik dermatit, astım, besin alerjileri ve anafilaksi görülebilir. Abseler, ağır ÜSYE ve pnömoniye ek olarak özellikle deride viral enfeksiyonlar da sık görülür. Otozomal resesif HİES’te ilk olarak 2009’da bir guanin değişim faktörü (GEF) olan DOCK8 mutasyonları tespit edilmiştir. OD tipin aksine kombine immün yetmezlik fenotipinde daha ağır klinik tablolar oluşmasına sebep olur.

Hiperimmünglobulin E Sendromunda T hücrelerinde Thelper (Th) 2 yönünde bir farklılaşmada artış, bunun yanında Th17 yönündeki farklılaşmada azalma olduğu bilinmektedir. Bu nedenle hastalarda Th17 aracılı cevabın önemli olduğu fungal ve bakteriyel patojenlere karşı cevapta azalma dikkat çekicidir.

              Bu projenin konusu olan hiperimmünglobulin E Sendromu ile ilgili olarak grubumuz daha önce genetik etyolojilerin aydınlatılmasına yönelik olarak çalışmış ve bir grup hastada DOCK8 defekti, bir grup hastada STK4, bir hastada IL6ST, bir hastada da ZNF341 eksikliğinin varlığını saptamıştır.

Hiperimmünglobulin E Sendromu hastalarında yapılan çalışmalar birçok hücredeki işleyişin ortaya konulması açısından değer taşımaktadır. Bu konudaki çalışmalar özellikle inflamatuvar yanıtta önemli olan Th17 hücrelerinin ve alerjik hastalık patogenezinin de anlaşılmasında yardımcı olmaktadır.

Retinoik asitin Foxp3 üzerinden Treg farklılaşmasını uyarırken, Th17 diferansiyasyonunu inhibe ettiği yapılan çalışmalarla saptanmış, retinoik asitin IL-4 ile indüklenen IgE cevabını azalttığı invitro olarak belirlenmiştir. Th17’yi regüle eden sitokinler olan IL-21, IL-23 ve IL-6 ile nötrofilin uyarımının STAT3 fosforilasyonunu artırdığı ve nötrofillerin IL-17 oluşturmasını önlediği saptanmıştır. Bu nedenle STAT3, IL6ST eksikliklerinde Th17 cevabı azalmaktadır. IL-23 ile nötrofilin uyarımı mTOR yolağı aracılığıyla IL-17 ve IL-22 oluşumunu sağlamaktadır. Hastalarda IL23’ ün inflamasyon artışında önemli olduğu bilinmektedir. Bu nedenle IL-23 blokajına yönelik tedaviler uygulanmaktadır. IL-23 artışının doğal lenfoid hücreler (innate lymphoid cell (ILC)) yanında nötrofiller üzerinde de etkisi olabileceği, bu nedenle de Th2 tipinde inflamasyona katkıda bulunabileceği düşünülmektedir.

Bu projede farklı HİES tiplerinde immünfenotiplendirmede farklılıkların belirlenmesi, bunun yanısıra HIES olan hastalarda IL23 blokajı ile birlikte retinoik asitin etkisinin hücre düzeyinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu projenin özgün değeri hiperimmünglobulin E Sendromunun çok nadir olan farklı alttiplerinde, daha önce bu şekilde değerlendirmenin yapılmamış olmasıdır. Bu projede belirli gen defekti olan hastalarda kontrolle karşılaştırmalı olarak farklı hücre tiplerinde farklı genlerin etkinliklerinin değerlendirilmesi yanında retinoik asit ve IL-23 blokajının bu gen ekspresyonları üzerine etkilerinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. HIES nadir formlarinin degerlendirilmesi, ekspresyon degisikligi saptanan yolak iliskili genlerin belirlenmesi, ve bu sekilde allerjik ve inflamatuvar hastaliklardaki tedavi alternatifleri gelistirilmesi acisindan onemli acilim saglayabilir.