Türkiye’deki Karaağaç (Ulmus sp.) Türlerinin Osteoporoz ve Metabolik Kemik Hastalıkları Üzerine Etkileri


ÇANKAYA İ. İ. (Yürütücü), GENÇLER ÖZKAN A. M., AKKOL E., DİKER N. Y., FIRAT A., KAYMAZ F. F., et al.

2021 - 2023

  • Başlama Tarihi: Haziran 2021
  • Bitiş Tarihi: Aralık 2023

Proje Özeti

En önemli halk sağlığı sorunlarından biri olan osteoporoz, kemik kütlesinde azalma ve artmış kırık riski ile karakterize metabolik

kemik hastalığıdır. Önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğu halde günümüzde önemli bir ekonomik ve sosyal problem haline

gelmiştir. Osteoporoz sonuçlarından etkilenen insan sayısının 2040 yılı itibariyle Türkiye’de 64,000’e ulaşacağı öngörüldüğünde

osteoporozun tedavisine yönelik olarak yapılan yatırımlar ve işgücü kaybının maliyeti önemli bir sorun olarak gündeme gelecektir. Bu

nedenle osteoporozla ilgili deneysel çalışmalar çok önem arz etmektedir. Dünya’da Ulmus cinsine ait türler üzerinde yapılan

çalışmalarda, U. davidiana ve U. wallichiana’nın kemik metabolizması üzerine etkileri tespit edilmiş olup kemik sağlığı ile ilişkili

hastalıkların tedavisinde kullanılmak üzere U. wallichiana’nın ekstre/fraksiyon ve flavonoit bileşiklerine ait alınmış bir adet patenti

bulunmaktadır.

Ulmus cinsi dünya üzerinde 42 takson, Türkiye Florası’nda ise 4 takson ile temsil edilmektedir. Bunlar U. glabra, U. minor ssp. minor,

U. minor ssp. canescens ve U. laevis’dir. Ülkemizdeki “halk ilacı” çalışmaları incelendiğinde U. glabra, U. minor ve U. canescens’in

kemik kırıklarının tedavisi başta olmak üzere yara iyi edici, enflamasyon giderici ve ağrı kesici olarak kullanıldığı görülmektedir. U.

laevis’den izole edilen bir flavonoitin ve U. glabra’nın kabuklarının antioksidan, antienflamatuvar, antinosiseptif, gastroprotektif,

hepatoprotektif ve hipotansif etkilerini gösteren çalışmalar olmasına karşın, U. minor ve U. canescens üzerine herhangi bir çalışmaya

rastlanmamıştır.

Önerilen bu projede, Türkiye’de yetişen ve üzerinde bugüne kadar çalışma yapılmamış Ulmus türlerinin in vivo olarak kemik

metabolizması üzerine etkilerinin araştırılması hedeflenmektedir. Ayrıca antinosiseptif, antienflamatuvar ve yara iyi edici aktiviteleri

de değerlendirilecektir.

Diyabet hastalarında izlenen metabolik değişikliklerin kemik metabolizmasını doğrudan etkileyerek osteoporoz gelişim riskini

artırdığı, ayrıca yaşlılık döneminin osteoporozun en belirgin etkilerinin görülmeye başladığı dönem olduğu için

ekstrelerin/fraksiyonların ve saf bileşiklerin in vitro antidiyabetik, antioksidan aktiviteleri ve yaşlanma karşıtı olarak enzim

(kollajenaz, elastaz ve hiyaluronidaz) inhibitör etkileri de araştırılacaktır.

Fitokimyasal çalışmalar kısmında türler, Türkiye Florası’nda yayılım gösterdiği alanlardan toplanacak, ekstraksiyon ve fraksiyonlama

işlemleri yapıldıktan sonra çeşitli kromatografik yöntemler kullanılarak saf bileşiklerin eldesi gerçekleştirilecektir. Bileşiklerin yapıları

1D- ve 2D-NMR teknikleri (1H-NMR, 13C-NMR, COSY, HMBC, HMQC) ve HR-MS (Yüksek çözünürlüklü kütle spektrometresi)

kullanılarak aydınlatılacaktır. Ayrıca, Yüksek Basınçlı Sıvı Kromatografisi ile toplanan türlere ait ekstrelerin içerikleri kalitatif ve

kantitatif olarak karşılaştırılıp etkin ve/veya en yüksek miktarda bulunan maddeler üzerinden standardizasyonu gerçekleştirilecektir.

Biyolojik aktivite çalışmaları ile beraber yürüyen fitokimyasal çalışmaların sonucunda elde edilen saf bileşiklerin ekstrelerden daha

aktif olması durumunda aday moleküller yeni ilaç geliştirme sürecinde öncü bileşikler olarak değerlendirilebileceklerdir.

Ulmus türleri için sadece Amerikan Farmakopesi’nde detaylandırılmamış bir monograf bulunması nedeniyle, Türkiye’de yetişen bu

türler üzerinde yapılacak farmakope analizleri sonucunda Türk Farmakopesi’nde “Ulmus iç kabuğu” başlığı altında hem Avrupa’da

hem de Türkiye’de öncü nitelikte bir monograf hazırlanacaktır.

Önerilen projemiz, küresel ölçekte rekabet gücü yüksek ve sağlık alanında önemli bir eksikliğin giderileceği osteoporoz hastalarının

yaşam kalitesini artırabilecek ve ekonomik olarak düşük maliyetli, potansiyeli yüksek yerli geleneksel bitkisel tıbbi ürün

geliştirilmesinin önünü açacaktır.